" title="Prof. Dr. İsmail TATLIOĞLU">

Hoşgeldiniz

TWITTER FACEBOOK

FACEBOOKTA BİZ

5.12.2018 tarihli PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU

Ana Sayfa » MECLİS ÇALIŞMALARI » 5.12.2018 tarihli PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU

Tutanak Metni:

İSMAİL TATLIOĞLU (Bursa) – Teşekkür ederim.
Şimdi, ben Sayın Bülent Kuşoğlu’nun değindiği noktaya, dün de konuştuğumuz noktaya bir defa daha dönmek istiyorum. Sayın Aydemir söyledi, İbrahim Aydemir Bey, sistem doğru ama görünen o ki biz bunun çatısını kurduk, alt taraf boş, hepimiz bunun farkındayız. Ne böyle kanun olur ne böyle toplumsal sorunlara çözüm üretilir. Ya, bu bütün sistemin sorunu yani. Burada ufak ufak mesafe almamız mümkün. Mesela, dün burada ufak ufak bir mesafe alıyorduk, Sayın Öztürk’ün de önerisiydi; en azından mesela bu kanun, bu torba kanun, neyse, bununla ilgili şu 30 kişiye her bir maddeyle ilgili, bu buraya gelmeden, ilgili teklif sahibi ve bürokrat bir brifing verebilir, bundan kaçınmayalım. Eğer bunu yaparsak burada biz duru ve rafine bir görüşme yaparız, yoksa havanda su dövüyoruz, öküzün altında buzağı arıyoruz; arayana da yok diyene de kızmamak lazım çünkü ortada hakikaten gri bir durum var, giderek de güvenilirliğimizi yitiriyoruz yani güven yitiriyoruz birbirimize. Aslında bire bir baktığımızda, çok nitelikli insanlarız, kaliteli arkadaşlarımız ama bir araya geldiğimizde ortak vicdan bize bunu söylüyor. Biraz inisiyatif alalım ya, bir adım atalım. Sayın Öztürk de söyledi; lütfen, Plan Bütçe böyle bir gelenek geliştirsin. Gelenek geliştirmek toplumu ilerletir. Bakın, tekrar söylüyorum: Evet, toplum yüzde 52’yle Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemini kabul etti. Bu karara saygımız var ama bu kararın yanında olanlar siyaseten bunun altını doldurma konusunda bir şey yapmıyor, yapmadığımız gibi de eski usulle… Yani eski köye yeni âdet değil bu, biz yeni köye… Nedir bilemiyorum ama çatı var, ayaklar yok yani bunu çok fazla tutamayız, bu da belli. Çok değerli milletvekilimiz bir şeyler yapmış, bunun ne olduğunu hepimiz biliyoruz ama “mış” gibi yapıyoruz ve sahiciliği öldürüyoruz. Esasında sizin yıllarca kazandığınız itibarınızı sistem aşındırıyor, bizim yıllarca kazandığımızı sistem aşındırıyor ve “mış, mış, mış” gibi sahiciliğini öldürerek gidiyoruz. Bu, hepimizin inancını öldürür ya. Sayın Bülent Kuşoğlu’nun dediği, dün değerli AK PARTİ milletvekili arkadaşlarımızdan bazılarının söylediği, benim söylediğim ve tekrar ettiğim… Bunu bir oluşturalım ya. Lütfen, işimiz bu, işimiz Parlamentoda çalışmak. Salonumuz var, yerimiz var. Bu maddeler, 14 madde konusunda birer brifing alalım, orada tartışalım. Orada bu değerli bürokrat arkadaşlarla müzakere edelim. Burada belki durumları gereği bazı şeylere cevap veremeyebilirler, orada verirler. Ben rica ediyorum bir defa daha, Sayın Başkan, bunu gündeminize alın. Bakın hiç sevmediğim bir şey, hoşlanmadığım bir şekilde, birbirimizi suçluyoruz, hiçbirimiz de bunu hak etmiyoruz.
Teşekkür ederim, saygılar sunuyorum.
—————————————————
Tutanak Metni:

İSMAİL TATLIOĞLU (Bursa) – Sayın Başkan, değerli Komisyonumuzun üyeleri, Sayın Uğur Aydemir, Sayın İbrahim Aydemir, Sayın Mehmet Bekaroğlu, değerli arkadaşlar; hepinizi saygıyla selamlarım.
Şimdi, ben çok kısa bir şey vurgulamak istiyorum: Bazen ince ayar dediğimiz, politik, hatta ekonomide de modeller vardır. Bu ince ayarları yapmaktan çekinmeyelim. Tekrar ediyoruz; bakın, bugün İbrahim Aydemir Bey benim dün söylediğim konuyu tekrarladı. Bir konu var; bu, Cumhurbaşkanı ve Cumhurbaşkanlığı konusu, bunu çözmek lazım. Ben bunu bizzat Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısına söyledim, kendisi de “Çok doğru hocam, çok iyi bir tespit, bunu bir şekilde halletmemiz lazım.” dedi. Bakın, dün ben burada söylemiştim, bugün… Çünkü mesele aynı. Bu ince ayarı yapmamız lazım ve bunu aklıselimle yani bu, muhalefetin, iktidarın, 1’inci partinin, 11’inci partinin meselesi değil, bu bizim meselemiz. Yarın oraya başka biri oturacak, onunla ilgili de bu sopalamalar başlayacak o zaman sadece bu kavramsal tanımlamalarla nedeniyle.
Şimdi, ikincisi de vergi konusuna geleyim. Sayın Başkan Yardımcısı da burada. Bakın, birçok konuyu uzun süredir, en az on senedir, en az beş senedir günlük götürüyoruz. Bir mesele geliyor, o meseleyi nasıl çözeriz diye, ona hemen o maddede bir uygulama yapıyoruz; başka bir mesele geliyor, yine böyle yapıyoruz ve sizin, bizim vergi sistemimiz, bizim sosyal güvenlik sistemimiz güve girmiş kumaş gibi, elimize aldığımızda kalıyor. İşte, burada mali müşavirler var -tekrar ediyorum dün söylediğimi, siz biliyorsunuz- bugün yirmi yıllık muhasebeci, mali müşavir imza yetkili, sosyal güvenlik uygulaması konusunda yetersiz. Sosyal güvenlikte de çalışmış birtakım insanlara özel uzmanlık alanında bu konuda yeni bir iş alanı açıldı. Yani biz o kadar birbirinden bağımsız değişiklikler yapıyoruz ki inanın, akademik olarak da teknik olarak da vergi ve sosyal güvenlik sistemimizi analiz edip bir sonuç çıkarma durumundan artık çıktık. Bunu siz biliyorsunuz. Lütfen toplu bir değerlendirme yapalım. Bakın, askerlikte de öyle oldu. Bu sene paralı askerlik, haydi üç sene sonra bir daha paralı askerlik. Ya, bu askerliğe bir düzen getirin. Bir adam 15-20 yaşlarına geldiğinde hayatıyla ilgili bir planlama yapsın, desin ki: “Ben hayatımı böyle planlıyorum, şu senede şöyle bir askerlik yapacağım.” Ya, insanımıza bu hakkı verelim. Aynı okul sistemimiz gibi… 1’inci sınıfa başlarken hazırlanıyor, 4’üncü sınıfa geldiğinde sistem değişiyordu; şimdi 5’te değişiyor, 6’da değişiyor. Ya, bunları günlük götüremeyiz. Ya, bu hepimizin meselesi, bakın hepimizin ve böyle böyle hayatla, Türkiye’yle bağlarımız zayıflıyor, iyi hikâyelerimizi bitiriyoruz. Başında bulunduğunuz Gelir İdaresi Kurumu devamlı, günlük ve el yordamıyla işler yapıyor. Bakın, bugün yaptığımız da bu. Evet, bir ihtiyaç var pilotlarla ilgili, bir teşvik yapıyoruz ama oturun -bizim insan malzememiz var, güçlü bir Türkiye için ihtiyaç duyduğumuz her şey var Türkiye’de, bakın, her şey var-lütfen bu atmosferin değişimine siz de katkı koyun ve uygun bir vergi reformu yapalım ya. Daha önce yirmi saatte gidilen yol iki saate düşmüş; biz şehirleri, vilayetleri, kasabaları hep aynı 1970 model, 1950 model, 1920 model uygulamalarla yapıyoruz. İlçe ile il birbirine girmiş, iki ilçe birbirine girmiş; 10 cami burada, 15 cami burada, ikisinin de müftüsü var, ikisinin de tapu dairesi var, ikisinin de nüfus müdürü var.
Ya, artık, bakın, özellikle vergiyle ilgili söylüyorum -çünkü bu hepimizin sorunu- burada bu kanun vesilesiyle söylüyorum: Yine bir değişiklik, yine bir ilave, teşvik geldi, tamam, güzel bir şey yani bir mecburiyet hissediyorsunuz ama bunlar çözmüyor, biliyor musunuz, esas sorunu çözmüyor, bugünü erteliyoruz. Bakın, enflasyonu erteledik. Talimatla rakamlar koyuyoruz. Ertelenmiş enflasyonla yaşayamayız. Ne kadar, göreceğiz hep beraber. Ama benim de sorunum, hepimizin sorunu ya. O nedenle ben özellikle de bürokrasiye sesleniyorum çünkü bu sistemde bürokrasi çok daha önemli hâle geldi ve siyaset-bürokrasi ilişkisi çok daha birbirine girdi. Genel bir düzenleme yapalım ve bunlardan kurtulalım. Vaktimizin çoğu bunlarla geçiyor ve çıkamayız buradan.
Teşekkür ederim.
———————————————————
Tutanak Metni:

İSMAİL TATLIOĞLU (Bursa) – Sayın Başkan, ben Sayın Altunyaldız’a esasen bir şey sormak istiyorum veyahut da paylaşmak istiyorum.
Şimdi, sermaye piyasasında işlem yapıyoruz; adı “piyasa”. Piyasanın fiyatını ne belirliyor? Arz ve talep belirliyor. Eğer biz burada birtakım kurumlara, işlemlere muafiyet ve istisnalar getirirsek rekabeti bozmuş olmuyor muyuz yani piyasanın işlerliğini bozmuş olmuyor muyuz? Yani piyasanın işlerliğini bozmuş olmuyor muyuz? Birinci şey bu.
İkincisi: Tabii ki buradaki esas amaç kamu finansmanı açısından biraz düşük maliyet sağlamak mıdır? Bu mudur? Bir avantaj sağlama işlemi midir? İşlemi gibi gözüküyor ama temel olarak… Bakın, bu 3 maddede şunu gördük, özellikle 2’nci madde hiç kimsenin içine sinmedi ama sanki bunu buradan çıkarmak bir başarı gibi gözüküyor sizin için de herkes için de ama hiç kimsenin içine sinmedi, sizin de içinize sinmedi yani vücut dilinizden belli. Yani daha doğruyu yapabilirdik burada. Fakat nedense bir şey var burada, böyle sanki çok ayıpmış gibi bir his var. Yani İbrahim Bey de Uğur Bey de çok güzel şeyler söylediler, aslında Mustafa Bey de biz de falan. Bazı şeyleri becerebilelim istiyoruz yani buna siz burada teklif sahibi olarak biraz yol açarsanız, hani, olur ya bir teklif gelir, biraz daha doğru bir şey -sizin açışınızdan yani yine sizin teklifiniz- yine sizin teklifinizle gelsin. O nedenle çok madde var ve çok alanda, dün söylemiştim, 14 farklı alanda büyük bir değişim var, bazı çok önemli kuruluşlar da var. Bu açıdan bakmanızı ben talep edeceğim. Bir de gerçekten çok fazla istisna ve muafiyetlerle vergi sistemimizi, sosyal güvenlik işleyişimizi ve esasen, ekonomimizin işleyişini rekabetçi olmaktan çıkarıyoruz ve biraz hırpalıyoruz diye düşünüyorum.
Saygılar sunarım.
—————————————————-
Tutanak Metni:

İSMAİL TATLIOĞLU (Bursa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, Komisyonumuzun değerli üyeleri; şimdi, biz 1’inci maddeye olumlu bakıyoruz fakat 2’nci maddeyi şöyle bir değerlendirelim hep beraber. Bakın, burada 18 kişiyiz -Sayın Altunyaldız, sizin de dikkatinizi çekmek istiyorum- ve 3’ümüz, Sayın Uğur Aydemir, İsmail Tatlıoğlu, Mehmet Bekaroğlu üye; 14’ümüz değil. Şimdi, şöyle bir ayrım yapabilir miyiz? Yani 45 binin aklı çalışıyor, kafası basıyor, menfaatlerini biliyor ama 243 binin aklı çalışmıyor, menfaatlerini bilmiyor ve bu inceliği görmüyor. Bu, yanlış bir yaklaşım. Bakın, burada bu bir zorunlu tasarruf, anlıyorum bunu ben ama burada biz kendi personelimizi ikinci sınıfa iteriz. Şimdi sizin Emniyet Genel Müdürü olarak bakışınız şu: “243 bin kafası çalışmayan polis var, menfaatini bilmiyor.” Çünkü bir şey getirmiyorsunuz ilaveten. Yani siz bunu teşvik için bir şey getiriyor musunuz? Hayır, getirmiyorsunuz. Getirin bir teşvik. Diyelim ki: “Bunların katkı paylarının yarısını şuradan veriyoruz.” gibi bir teşvik getirelim.
MUSTAFA KALAYCI (Konya) – Polislere “Kafası çalışmıyor.” demeyelim.
İSMAİL TATLIOĞLU (Bursa) – Ben demiyorum, kendileri diyorlar yani bu şekilde. Yani iki sınıf ayırıyorlar. Biz Emniyet Genel Müdürlüğünün bütçesine “evet” demiş bir siyasal partiyiz, dikkatinize…
UĞUR AYDEMİR (Manisa) – “Kafası çalışmıyor.” demeyelim “Cazip görmüyorlar.” diyelim.
İSMAİL TATLIOĞLU (Bursa) – Ben demiyorum, kendileri diyor. Böyle yorumluyorsunuz, böyle bakıyor. Bu, böyle değerlendirilir. Şimdi, o zaman “Uğur Aydemir menfaatini biliyor, İsmail Tatlıoğlu menfaatini biliyor, Mehmet Bekaroğlu menfaatini biliyor ama diğer arkadaşlar kendi menfaatlerini göremiyor, Sayın Başkan hepimizin adına görüyor.” demek yanlış; bu, temel yanlış. Bak, buna böyle bakamayız yani biz burada şahsiyeti de rencide ederiz. Gelin, buna yeni bir şey getirelim, teşvik edelim, bir şeyle gelin yani. Deyin ki: “Biz bu katkı paylarının yarısını yeni bir sistemle kamudan veriyoruz -bu da çok önemli bir rakam değil, polislerimize helal olsun, hoş olsun- ve bu çerçevede hepsini bunun içine almak istiyoruz.” gibi bir öneriyle gelin.
Samimi söylüyorum, ben AK PARTİ’den ve Milliyetçi Hareket Partisinden rica ediyorum, bunu bu şekilde değiştirerek gelin, hepimiz destekleyelim. Yoksa, aksi takdirde, 243 bin kişi burada… Zaten 1937’den beri olan bir fon ve ihtiyari olarak ben irade gösteriyorum, girmiyorum. Mesela, biz şimdi yeni milletvekili olduk, SGK konusunda önümüze bir teklif getirildi, dendi ki: “Mevcut emekli maaşlarınızla devam edebilirsiniz, etmeyebilirsiniz, tercih sizin.” ve biz bir tercih yaptık yani irademi kullandım, bir başka arkadaşın farklı yaklaşmasına da saygı gösterdim.
Sayın Genel Müdür Yardımcımız ve Sayın Altunyaldız, lütfen, bakın, bunu bir şey meselesi yapmayın, bunu bir şekilde bu süre içerisinde yenileyelim, bir şey yapalım. Bak, hepimiz hazırız burada, buna “hayır” diyecek kimse yok. Bu şekilde bakarsak Cumhuriyet Halk Partisinin, diğer partilerin de “hayır” diyeceği bir şey yok ve Emniyet gibi bir kurumu, topyekûn, böyle bir konuda desteklemiş olalım. Emniyet mensupları tabii ki bizim gözbebeğimiz -bakın, ben tekrar ediyorum, biz burada bütçesine de “evet” dedik- böyle bir düzenleme yapalım. Bu arkadaşların yüzde 85’i dışarıda. Sayın Genel Müdür Yardımcım, bunlara nasıl siz “Yanlış yapıyor.” diyebilirsiniz ve bunları mecburi kılabilirsiniz? Bu çok yanlış bir şey ve dolayısıyla Sayın Bekaroğlu’nun önergesi yani adını, partisini kapatın… Hani, siyasi bir iş olması çok yanlış.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) – Niye kapatıyoruz ya? Yapmayın Allah’ınızı severseniz!
İSMAİL TATLIOĞLU (Bursa) – Hayır, kapatsanız da… Nereden gelirse gelsin, doğru yani. Lütfen, bu hassasiyeti gösterin Sayın Altunyaldız, beraber yapalım.