" title="Prof. Dr. İsmail TATLIOĞLU">

Hoşgeldiniz

TWITTER FACEBOOK

FACEBOOKTA BİZ

16.07.2019 tarihli PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU

Ana Sayfa » MECLİS ÇALIŞMALARI » 16.07.2019 tarihli PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU

Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Plan ve Bütçe Komisyonunun değerli üyeleri, Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcımız, değerli bürokratlar; hepinizi tekrar saygıyla selamlarım.
Ben önce, dün bu makrohedeflerle ilgili bir vurgu yaparak başlamak istiyorum, hatta bu kadar yorgunluğun üstüne kısa bir hikâyeyle. Sayın Bekaroğlu da dedi ki “Yapamazsınız.” Sayın Aydemir “Nereden biliyorsunuz?” dedi. Şimdi, köyün başında bir adam duruyormuş, biri gelmiş ileriden, demiş ki: “Aşağıbelen köyüne ne kadarda gidilir?” Köyün yolunda duran adam ses çıkarmamış, gelen adam da kızmış, yürümeye devam etmiş. Biraz sonra arkadaki seslenmiş, demiş ki: “Dayı, bir saat kırk beş dakika falan sürer.” Dönmüş herif “E kardeşim, biraz önce neden söylemedin?” demiş. “Yürüyüşünü gördüm.” demiş. Şimdi, bir yürüyüşü gördük. Dolayısıyla, olup olamayacağı konusunda hakikaten bir karar sahibi olabilecek bir yürüyüş var.
Ben özellikle şöyle bir şeyle başlamak istiyorum Sayın Oktay: Dört yıla yön verecek bu planın ana mesajı nedir? Bir ana mesaj yok. Yani, ben bu planı çok iyi okudum. Mesela, 2023 hedefleri beni heyecanlandırmıştı, gerçekten heyecanlandıran, meydan okuyucu, Türkiye “Hadi!” diyen bir ses vardı “Hadi Türkiye.” Bu plan “Dur Türkiye, dur.” diyor ve Adalet ve Kalkınma Partisinin programının adı -değerli arkadaşlarımız da bilir- “demokratikleşme ve kalkınma”dır, “kalkınma ve demokratikleşme” değil. “Demokratikleşme ve zenginleşme”ydi, “kalkınma” olarak düzenlediler. Şimdi, bu planın da farklı bir yönü, hukuk devleti, demokratikleşme ve iyi yönetişim “good governance” şeklinde koyduğunuz kısım fevkalade güzel, ne olarak? Metin olarak ama yine yürüyüşe baktığımızda bir anlam ifade etmiyor. Ya, ne kadar güzel, sadece 729’uncu maddeyi okumak istiyorum, sadece bu yeter: “Sürdürülebilir kalkınmanın sağlanması, ekonomik ve sosyal refahın artırılması hukuk devleti, demokratikleşme ve iyi yönetişim ilkelerinin devlet tarafından güçlü bir şekilde sahiplenilmesi ve etkili bir biçimde uygulanmasıyla mümkündür.” Bu, tapu gibi söz, sadece bu yeter ama gerçekten, Türkiye’ye bakıyoruz, sadece bir şeyi söyleyeyim: 14 Ağustos 2001 yılında Sayın Erdoğan ve AK PARTİ kurucuları Bilkent Otel’de AK PARTİ’yi kurmalarının hemen sonrasında 4 farklı kanaldan canlı yayına katıldılar, böyle bir Türkiye vardı. 25 Ekim 2017’de Meral Akşener Genel Başkanlığında İYİ PARTİ kuruldu, bir televizyon ekranından başının gösterilmesi sekiz ay sonra ancak mümkün oldu. AK PARTİ’yle müttefikken Sayın Paylanların partisi çok yer alıyordu…
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) – Müttefik mi oldu AK PARTİ’yle?
İSMAİL TATLIOĞLU (Bursa) – “Çözüm sürecinde beraber politikalar üretirken” diyelim, düzeltiyorum.
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) – Beraber mi politika üretti?
İSMAİL TATLIOĞLU (Bursa) – “Çözüm sürecinde” diyelim, bir alta daha düşemeyeceğiz. Şunu söylemek istiyorum, şey yapmak istemiyorum: Demokratik siyasetin olmadığı bir ülkede gerçekten ne kalkınmadan ne gelişmeden ne refahtan bahsetmenin mümkün olduğunu hepimiz biliyoruz. Bu, bugün böyle değil, bin yıl önce de böyleydi, bin yıl sonra da böyle olacak. Dolayısıyla bugün “ekonomik kalkınma”, “bütünleştirici kalkınma”, efendim, “kurumsal iktisat” dediğimiz şeylerin tamamını da buraya dercetmişsiniz gerçekten, eğer demokratikleşme gibi bir süreç, eğer adaletin sağlanması ve yargının tarafsızlığı gibi bir süreciniz yoksa gerisi çalışmıyor çünkü sizin toplumunuz fakirleşiyor, ekonomik olarak fakirleşmiyor, zihniyet olarak fakirleşiyor ve toplumda o ülkeye aidiyet oranı ve o ülkede yaşama heyecanı giderek yitiriliyor ve Türkiye’de son on yılda gerçekten bunu çok canlı olarak görüyoruz. Sonra biz olmasak da çocuklarımız, çocuklarımız olmasa da torunlarımız bir başka ülkenin rüyasını görüyorlar veya bir başka ülkenin vatandaşları olarak karşımıza çıkıyorlar.
Ben özellikle bu kısma değinmek istedim. Burada gerçekten mesela “Hukukta öngörülebilirlik, geriye yürümezlik, genellik, kazanılmış hakların korunması, eşit muamele, açıklık ve belirlilik ilkeleri yasama faaliyetlerinin temelini oluşturmaya devam edecektir.” diyor. Gerçekten devam ediyorsa, biz ilave bir şey yapmayalım; etmiyor bunlar. Bakın, 2002’de Türkiye’de yargıda sorunlar vardı, eğitimde sorunlar vardı ama bugün yargı bir sorun, eğitim bir sorun.
Bir konuya daha temas etmek istiyorum ben, önemli gördüğüm için. Ayşe Hanım çok güzel bir şey söyledi, eğitim… Bir ülkenin şöyle bir anayasa maddesi var: “İnsanlar eşit doğar, eğitim onları farklılaştırır.” Gerçekten, bugün zenginleşmenin yolu da eğitim. Ama ben din eğitimine kısaca değinmek istiyorum: Sayın Oktay, bugün Türkiye’de din eğitimini isteyen istediği yerde ve halkın parasıyla, istediği şekilde, istediği mekânda, istediği tipte ve istediği dini istediği eğitim modeliyle veriyor ve gerçekten bu nedenle de insanlarımız artık daha önce din eğitimi için gönderdikleri yerlere göndermiyorlar, gönderemiyorlar. Ben Bursa’dan biliyorum, ihtiyacın 2 misli mekân var ve hâlâ bir ilçe müftüsü Türkiye’nin en büyük kampüsünü kuruyor. Yapılsın ama bunlar bir plan dâhilinde yapılsın. Bakın, artık Türkiye’de din eğitimini devletten alma imkânına sahip insanlar. Bu konuda AK PARTİ’nin de gerçekten ciddi katkıları oldu. Bunun dışında, başkalarının veya devletin arkasında olmadığı yapıların vicdanlarına bu işleri terk etmemek lazım. Yani bu din eğitiminin özgürce, inanç hürriyetine sadık fakat tertipli ve planlı yapılması konusunda ben inisiyatif alınması gerektiğini düşünüyorum, böyle yapılması gerektiğine inanıyorum.
Son bir konu olarak şunu belirteyim: 740’ncı madde ” İdarenin işlem ve eylemlerinin kamuoyu tarafından şeffaf bir şekilde izlenmesine yönelik mekanizmalar artırılacaktır.” diyor. Bakın, gelin mevcut mekanizmalar çalıştıralım, mevcut mekanizmalar yeter yani bizim özellikle şimdiki ihtiyacımız demokratikleşme konusunda, hürriyetler konusunda mevcudu bir rehabilite etmek. Şöyle bir soru var: Bir toprağı vatan yapan nedir? Bir toprağı ne vatan yapar? Bunun bütün coğrafyalarda ve yüz yıllarca karşılığı şudur: Toprağı vatan yapan özgürlüktür. Eğer özgürlükleri kısıtlamaya başlarsak vatan duygusunu eksiltmeye başlarız. Bu nedenle bu metin harika bir metin, daha önce buna benzer metinlerin harika olduğu gibi ama yürüyüşümüzle yani Hükûmetin yürüyüşüyle, AK PARTİ’nin yürüyüşüyle hiç uyumlu değil; uyum olması konusunda hassasiyetinizi rica edeceğim.
Teşekkür ederim.