" title="Prof. Dr. İsmail TATLIOĞLU">

Hoşgeldiniz

TWITTER FACEBOOK

FACEBOOKTA BİZ

06.04.2020 Tarihli Basın Toplantısı

Ana Sayfa » MECLİS ÇALIŞMALARI » Basın Toplantıları » 06.04.2020 Tarihli Basın Toplantısı

 

İYİ PARTİ KALKINMA POLİTİKALARI BAŞKANI,

BURSA MİLLETVEKİLİ PROF. DR. İSMAİL TATLIOĞLU’NUN

BASIN AÇIKLAMASI

( 6 NİSAN 2020 )

 

TÜRKİYE’NİN BİR STRATEJİYE İHTİYACI VAR

 

Bugün itibariyle Kovid-19 salgını, 1 milyondan fazla insanı enfekte etmiş, 70 bin insanın hayatını kaybetmesine sebep olmuştur.

İtalya, İspanya ve ABD’ de kaybedilen insanlar artık on binli rakamlar ile ifade edilmektedir.

Bunun yanında, salgın, Dünya Ekonomisi’nde de daha önce görülmemiş çapta sert bir düşüşe sebep olmaktadır.

Bununla mücadele etmek için birçok ülke, yine radikal tedbirleri uygulamaya koymuştur.

Hükümet de bu kapsamda bir dizi düzenlemeyi hayata geçirmiştir.

Fakat, alınan önlemlere bakıldığında ortak aklın üretilemediğini, hükümetin diğer birçok konuda da olduğu gibi “eksik okuma” yaptığını görmekteyiz.

Hükümet, halen daha bu ani krizle mücadeleye yönelik bütüncül bir strateji ortaya koyabilmiş değildir.

 

KRİZİN YÖNETİMİNDE HÜKÜMET TAVRININ ÜZERİNE ÇIKILAMIYOR.

DEVLET REFLEKSİ GÖSTERİLMELİ.

 

18 Mart’ta açıklanan paket de bunun önemli bir örneğidir.

İç hat uçuşlarındaki KDV indirimi, konut kredilerine yönelik düzenleme vs…

Neyi amaçladığı, piyasadaki hangi soruna çare olduğu belirsiz politika uygulamaları saray ile sokak arasındaki makasın ne denli açıldığını göstermektedir.

Sağlık alanında olduğu gibi ekonomide de alınan tüm tedbirler parça parça.

Taksit taksit karantina…

Taksit Taksit ekonomik önlemler…

 

TÜRKİYE’NİN ÜRETİM GÜCÜNÜ AYAKTA TUTMAK TEMEL EKONOMİK HEDEF OLMALI

 

Türkiye’deki firmaların %99,8’i KOBİ’lerden oluşuyor.

Bu firmalarımız, 180 milyar dolar ihracat ve 35 milyar dolar turizm olmak üzere 200 milyar doların üzerinde önemli bir üretim gücüne sahiptir.

Kriz, bu sektörleri ciddi anlamda etkileyecektir.

Bu firmalarımızın yalnızca üçte biri banka kredisi ve finansmana erişimi söz konusu ve 110 milyar Dolar civarı borçları bulunuyor.

Zaten kriz etkileri göstermeden evvel de KOBİ’lerimizin takibe düşen borçları kritik eşikte idi.

Kamuoyuna ilan edilen paketler ve uygulamaya baktığımızda bu firmaların kısa vadeli borçları konusunda ciddi sıkıntıları yaşayacağı ortadadır.

 

VARLIK FONU DEVREYE GİREBİLMELİ

 

Bu kapsamda, Türkiye’nin üretim gücünü en az hasarla koruyabilmek adına tedarik zincirinde önemli yer tutan ve krizden öncelikli olarak etkilenecek sektörlerdeki firmalarımız başta olmak üzere,

Yüksek borçluluk nedeniyle üretimi durdurabilecek, iflas etme tehlikesi yaşayabilecek veya bu borçları nedeniyle değerinin çok altında satılma tehlikesi yaşayabilecek firmalar için varlık fonunun devreye girmesi gerekir.

Firmaların sahiplik ve yönetim yapılarında değişiklik yapılmaması ve süreç sonunda yeniden firmalara devredilmesi şartıyla, bu firmalarımızın için borç-hisse takası uygulaması düşünülmelidir.

Pek çok ülke, üretim güçlerini koruyabilmek, bu tip iflasların önüne geçmek amacıyla fonlar oluşturdu. Almanya bu kapsamda 100 milyar Euro’luk bir kaynak ayırdı.

Bankalarda mevcut takipteki alacakların yüksekliği dikkate alındığında, bu sürecin varlık fonu üzerinden yürütülmesi, aynı zamanda finans sektörünün bir savrulmaya sürüklenmesinin de önüne geçmeye yardımcı olacaktır.

Daha önce, Varlık Fonu’nun birtakım batık inşaat projelerine alıcı olduğuna şahit olduk.

Fonun, kriz sürecinde Türkiye’nin üretim gücünü ayakta tutmak için de kullanılması gerekir. Varlık Fonu, böyle günlerde aktif olarak kullanılmalı.

 

HANEHALKI KUPONLARI

 

Türkiye’de geniş anlamda 7,5 milyon işsiz var.

Bunun yanında yine 6,5 milyona dayanan kayıt-dışı çalışan bir kesim var.

Şimdi bir de bunların üzerine salgının etkisini azaltmak için alınan önlemlerden etkilenen ve gelirini kaybeden 7 milyona yakın çalışan daha eklenmiş durumda.

Bu kesim aynı zamanda salgının ekonomik etkilerini en derinden yaşayan kesim durumunda.

Devlet, bunu telafi etmek amacıyla, öncelikle düzenli geliri olmayan 10 milyon haneye, iki ay boyunca kişi başı 500 TL destek sağlamalıdır. Bunun Hazine’ye maliyeti kabaca 40 milyar TL civarındadır.

Bu ekonomideki talep düşüşüne de olumlu anlamda etki edecektir.

Eğer, kamu bunu nakit olarak sağlayamıyorsa, hanelere tüketici kuponu da temin edebilir. Fakat bu sürecin, bir programa bağlı olarak yürütülmesi, kuponların hangi vadede ne şekilde piyasadan çekileceğinin kamuoyuna ilan edilmesi gereklidir.

 

TARIM İSTİSNASIZ TÜM ÜLKELER İÇİN STRATEJİK NİTELİKTEDİR

 

Diğer taraftan, bu süreçte gıda tedariki ve temini önemli bir hal almıştır.

Bu nedenle, ekim döneminde olan ve yüksek maliyet baskısı altındaki çiftçilerin mevcut kredi borçları bir yıl vade farksız ertelenmeli. İlaveten üretim desteği için düşük faizli yeni bir kredilendirme yapılmalı.

Diğer taraftan, 2020 yılı için bütçede yer alan 22 milyar TL desteğin ise yarısı Nisan-Mayıs aylarında ödenmelidir.

Bu konuda Sayın Cumhurbaşkanı yanlış bilgilendirilmiş gözüküyor. Şu an yapılan ödemeler çiftçilerimizin geçen yıldan kalan destekleme ödemeleridir.

Ayrıca, tarımsal üretimin başladığı bugünlerde, özellikle Çukurova Bölgesi’ne gitmek durumunda mevsimlik işçilerin yer değiştirebilmesine yönelik bir strateji geliştirilmeli ve bu kimseler için sağlıklı çalışma koşulları sağlanmalıdır.

 

TURİZM SEKTÖRÜ 2020’NİN TAMAMINI KAYBETMİŞ GÖZÜKÜYOR

 

Beklentiler, her şey iyi giderse bile krizin etkilerinin önümüzdeki iki çeyrekte devam edeceği yönünde.

Fakat, turizm sektörü için bir dördüncü çeyrek yok.

Bu bakımdan sektör, 2020 yılının tamamını kaybetmiş gözüküyor.

Bu bakımdan, birtakım kamusal yükümlülüklerin ertelenmesi veya konaklama vergisinin alınmayacak olması yeterli bir çözüm değil.

Sektör, halihazırda en borçlu sektörlerimizden biri durumundadır.

Ayrıca, sektörün yapısı gereği, Kısa Çalışma Ödeneği’nden yararlanamayan birçok çalışan bulunmaktadır. Ödeneğin kapsamı, yaklaşık 400 bine varan bu çalışanların da yararlanacağı şekilde yeniden düzenlenmelidir.

 

Bu tür krizler, günlük politikaların üzerinde devlet refleksiyle hareket etmeyi gerektirir.

 

DEVLET REFLEKSİ İLE HAREKET EDİLEMEMESİ KAMUOYUNDA BİR “CUMHURBAŞKANI AÇIĞI” OLARAK ALGILANMAKTADIR.

 

Bizim çağrımız, Türkiye’nin toplam gücünü işleve sokacak bir devlet refleksinin hayata geçirilmesidir.

Bunun esas yolu da borçlanmadır. Hem bizim, hem de dünya iktisat tarihi bunun örnekleri ile doludur.

Bunun kaynağı da tasarruf sahipleri ve Merkez Bankası’dır.

Devlet böyle günler için vardır. Sosyal Güvenlik Kurumları böyle günler için kurulmuştur.

Yardımlaşma, zaten bu milletimizin kodlarında, geleneğinde önemli bir yer tutuyor.

Bu yardımlaşma müessesemizi, kültürümüzü siyasileştirmeyelim. Bunun kimseye faydası olmaz.